Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

kırıp geçirmek

  • 1 громить

    kırıp geçirmek; tepelemek,
    bozguna uğratmak; eleştirmek,
    topa tutmak
    * * *
    несов.; сов. - разгроми́ть
    1) (разрушать, ломать) kırıp geçirmek; kırıp yıkmak
    2) ( разбить наголову) tepelemek, bozguna uğratmak; kırıp geçirmek

    разгроми́ть врага́ — düşmanı bozguna uğratmak

    3) перен., разг. ( обличать) şiddetle eleştirmek; topa tutmak ( брать под обстрел)

    разгроми́ть своего́ проти́вника / оппоне́нта — muarızını bozguna uğratmak

    Русско-турецкий словарь > громить

  • 2 verwüsten

    kırıp geçirmek
    tahrip etmek
    yakıp yıkmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > verwüsten

  • 3 губить

    mahvetmek; batırmak,
    kıymak,
    kırıp geçirmek
    * * *
    несов.; сов. - погуби́ть, сгуби́ть
    mahvetmek; тж. перен. batırmak; kıymak; kırıp geçirmek ( убивать)

    губи́ть де́ньги — перен. para batırmak

    он сам себя́ гу́бит — kendi kendini batırıyor

    за́суха гу́бит посе́вы — kuraklık ekinleri mahveder

    его́ сгуби́ли ка́рты — onu kumar mahvetti

    погуби́ть чью-л. жизнь — birinin hayatını mahvetmek

    Русско-турецкий словарь > губить

  • 4 decimate

    v. her onuncu adamı öldürmek; çoğunu öldürmek; kırıp geçirmek; önemli ölçüde azaltmak
    * * *
    ['desimeit]
    ((of disease, battle etc) to reduce greatly in number: The population was decimated by the plague.) kırıp geçirmek, büyük bir kısmını yoketmek

    English-Turkish dictionary > decimate

  • 5 косить

    biçmek
    eğmek
    * * *
    I несов.; сов. - скоси́ть
    1) biçmek; tırpanlamak ( косой)

    он паха́л, коси́л, молоти́л — tarla sürer, orak biçer, harman döverdi

    2) перен. kırıp geçirmek; kırmak

    боле́знь коси́ла их ты́сячами — hastalık binlercesini kırıp geçiriyordu

    II несов.; сов. - скоси́ть
    1) в соч.

    коси́ть гла́зом / глаза́ми на кого-что-л. — yan gözle / göz ucuyla bakmak

    2) тк. несов. ( быть косым) şaşı olmak / bakmak

    он немно́го коси́т — biraz şaşıdır

    Русско-турецкий словарь > косить

  • 6 уничтожать

    yok etmek,
    imha etmek,
    ortadan kaldırmak; tahrip etmek
    * * *
    несов.; сов. - уничто́жить
    yok etmek, imha etmek, ortadan kaldırmak; tahrip etmek; kırmak, kırıp geçirmek; kökünü kazımak ( искоренять)

    уничтожа́ть крыс — sıçanları yok etmek

    уничтожа́ть окружённые войска́ проти́вника — kuşatılmış düşman kuvvetlerini imha etmek / yok etmek

    уничто́жить безрабо́тицу — işsizliği ortadan kaldırmak

    враг уничто́жил всё населе́ние дере́вни — düşman köyün tüm halkını kırıp geçirdi

    уничтожа́ть следы́ преступле́ния — cürmün izlerini yok etmek

    мост был уничто́жен проти́вником — köprü düşman tarafından tahrip edildi

    Русско-турецкий словарь > уничтожать

  • 7 кыру

    1. kazımak
    2. kırmak, katletmek, kırıp geçirmek
    3. mahvetmek, tahrip etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
    4. rendelemek

    Татарча-Төрекчә сүзлек > кыру

  • 8 разносить

    I несов.; сов. - разнести́
    1) dağıtmak, tevzi etmek

    разноси́ть пи́сьма адреса́там — mektup dağıtmak

    2) (обнося, раздавать что-л.) gezdirmek

    она́ разноси́ла чай по сто́ликам — kız masalara çay taşıyordu

    4) ( рассеивать) dağıtmak

    ве́тер разнёс облака́ — rüzgar bulutları dağıttı

    5) врз yaymak

    разноси́ть слу́хи — перен. söylenti yaymak

    кома́р разно́сит маляри́ю — sivrisinek sıtmayı yayar

    6) разг. (разбивать, разрушать) dağıtmak, duman etmek; kırıp geçirmek, tahrip etmek; dümdüz etmek

    они́ разнесли́ весь дом — tüm evi dümdüz ettiler

    ло́дку разнесло́ в ще́пки — kayık paramparça oldu

    снаря́д разнёс полдо́ма — patlayan mermi evin yarısını dağıttı

    7) перен., разг. ( ругать) azarlamak, paylamak

    разнести́ кого-л. в пух и прах — yerden yere vurmak / çalmak

    8)

    у него́ разнесло́ щёку́ — avurdu davul gibi şişti

    II сов., см. разнашивать

    Русско-турецкий словарь > разносить

  • 9 искрошить

    сов.
    2) перен. kırıp geçirmek

    Русско-турецкий словарь > искрошить

  • 10 крошить

    ufalamak
    * * *
    1) ufalamak; doğramak; kıymak (мясо, табак)

    кроши́ть хлеб — ekmeği ufalamak

    кроши́ть карто́шку в кастрю́лю — patatesi doğrayarak / doğraya doğraya tencereye koymak

    2) перен. (ломать, уничтожать) kırıp geçirmek

    Русско-турецкий словарь > крошить

  • 11 опустошать

    несов.; сов. - опустоши́ть
    1) ( разорять) yakıp yıkmak; kırıp geçirmek

    опустошённая землетрясе́нием дере́вня — depremin harabeye çevirdiği köy

    соверше́нно опустоши́ть казну́ — hazineyi tam takır bırakmak

    2) разг. ( опорожнять) boşaltmak

    Русско-турецкий словарь > опустошать

  • 12 свирепствовать

    1) ( зверствовать) canavarlıklar yapmak; kırıp geçirmek ( убивать многих)
    2) kudurmak; (ortalığı) kasıp kavurmak; alıp yürümek

    (на мо́ре) свире́пствует шторм — deniz fırtınası kuduruyor

    бу́ря свире́пствует уже́ три дня — fırtına üç gündür ortalığı kasıp kavuruyor

    в стране́ свире́пствовал го́лод — ülkede açlık alıp yürümüştü

    Русско-турецкий словарь > свирепствовать

  • 13 скосить

    I сов.
    2) перен. kırıp geçirmek, tırpan atmak
    II сов., см. косить II 1), скашивать II

    Русско-турецкий словарь > скосить

  • 14 уморить

    çok yormak
    * * *
    сов., разг.
    1) ( погубить) ölmesine neden olmak
    2) ( утомить) çok yormak, bitirmek
    3) ( рассмешить) gülmekten kırıp geçirmek (тж. умори́ть со́ смеху)

    Русско-турецкий словарь > уморить

  • 15 rage

    n. kudurma, hiddet, köpürme, öfke, gazap, arzu, galeyan, hırs, tutku, rağbette olan şey, moda
    ————————
    v. kudurmak, köpürmek, sinirinden kudurmak, şiddetli olmak, şiddetli esmek
    * * *
    1. öfkelen (v.) 2. öfke (n.)
    * * *
    [rei‹] 1. noun
    1) ((a fit of) violent anger: He flew into a rage; He shouted with rage.) öfke, hiddet
    2) (violence; great force: the rage of the sea.) şiddet, azgınlık
    2. verb
    1) (to act or shout in great anger: He raged at his secretary.) öfkeyle bağırmak, hiddetlenmek
    2) ((of wind, storms etc) to be violent; to blow with great force: The storm raged all night.) tüm şiddetiyle esmek, ortalığı kasıp kavurmak
    3) ((of battles, arguments etc) to be carried on with great violence: The battle raged for two whole days.) tüm şiddetiyle sürmek
    4) ((of diseases etc) to spread quickly and affect many people: Fever was raging through the town.) kasıp kavurmak, kırıp geçirmek
    - all the rage
    - the rage

    English-Turkish dictionary > rage

  • 16 ravage

    n. tahrip, yıkım, zarar, yıkıcı etki, tahrip etkisi
    ————————
    v. yıkmak, harap etmek, kırıp geçirmek
    * * *
    1. harap et (v.) 2. tahrip (n.)
    * * *
    ['rævi‹]
    (of enemies, invaders etc) to cause great damage or destruction in, or to plunder (a town, country etc). harap etmek, yakıp yıkmak

    English-Turkish dictionary > ravage

  • 17 make havoc of

    v. harap etmek, mahvetmek, altüst etmek, kırıp geçirmek

    English-Turkish dictionary > make havoc of

  • 18 make havoc of

    v. harap etmek, mahvetmek, altüst etmek, kırıp geçirmek

    English-Turkish dictionary > make havoc of

  • 19 verwüsten

    verwüsten v/t <o -ge-, h> kırıp geçirmek, harap etmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > verwüsten

  • 20 dezimieren

    dezimieren* [detsi'mi:rən]
    vt kırıp geçirmek, büyük bir kısmını yok etmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > dezimieren

См. также в других словарях:

  • kırıp geçirmek — 1) yakıp yıkarak, öldürerek, baskı veya etki yaparak büyük zarar vermek Pakize nin kırıp geçirdiği bir şeyi görmekten hasıl olacak tesiri temaşaya gelen çocuklara... H. Z. Uşaklıgil 2) çok sert davranarak darıltmak Adamın her akşam yarım kiloyu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortalığı kırıp geçirmek — 1) herkesi heyecana sürüklemek Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar! A. İlhan 2) çok kızarak çevresindekilere bağırıp çağırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kırmak — i, ar 1) Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak Taşları kırmak. Bardağı kırmak. 2) İri parçalara ayırmak 3) nsz Belirli bir biçimde katlamak Forma kırmak. 4) Öldürmek, yok olmasına neden olmak Bu yıl soğuk hayvanları kırdı. 5) Bir şeyin… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortalık — is., ğı 1) Bulunulan yer, çevre Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. P. Safa 2) İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar 3) Yeryüzünün… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tırpanlamak — i 1) Tırpanla biçmek 2) mec. Bir topluluğu yok etmek, kırıp geçirmek 3) mec. İstemediği kişilerin görevlerine son vermek 4) mec. Bir şeyi ortadan kaldırmaya, yıkmaya girişmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • satır atmak — herkesi öldürmek, kırıp geçirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»